İMAM MUHAMMED’İN İKTİSADİ GÖRÜŞLERİ VE DEĞER TEORİSİ İLE MÜNASEBETİ

Dr. Öğr Üyesi Seyyit Ali Albayrak 2024-11-06

İMAM MUHAMMED’İN İKTİSADİ GÖRÜŞLERİ VE DEĞER TEORİSİ İLE MÜNASEBETİ

Özet:

Bu çalışma Hanefi ekolünün önemli isimlerinden biri ve aynı zamanda Ebu Hanife’nin de öğrencisi olan İmam Muhammed eş-Şeybâni’nin iktisadi görüşlerini modern iktisattaki değer teorisi bağlamında ele almayı amaçlamaktadır. İmam Muhammed, kendi çağdaşlarının aksine, altın ve gümüş para dışındaki para türlerinin toplumun kabulü sonucu altın ve gümüş para gibi ele alınacağını değerlendirmiş ve konuyla ilgili hükümlerini de bu zeminde şekillendirmiştir. İmam Muhammed dışındaki fakihler, altın ve gümüşün hilkaten para (yaratılışları itibariyle değerlerini bizzat kendisinden alan) altın ve gümüş dışındaki para türlerinin ise ıstılahen para olduğu kanaatindedirler. Bu bağlamda İmam Muhammed toplum kabulüyle para işlevini yerine getiren ıstılahen para türlerini (örneğin felsler) hilkaten para olan altın ve gümüş paralarla aynı hükme tabi tutmuştur. Bu anlamda paranın değeri hakkında iki teori karşımıza çıkmaktadır: Emek-değer teorisi ve sübjektif değer teorisidir. Emekdeğer teorisine göre bir mal ve veya hizmetin değeri, o mal veya hizmet için harcanan emeğe eşittir. Buna göre, değerin belirlenmesindeki temel faktör emektir. Sübjektif değer teorisine göre ise, mal veya hizmetlerin objektif ve ölçülebilir bir değeri yoktur. Bir malın veya hizmetin değeri, toplum kabulü gibi çeşitli sebeplerle değişebilir. Bu nedenle İmam Muhammed’in altın ve gümüş para dışındaki para türlerini sübjektif değer teorisi bağlamında değerlendirdiğini söylemek mümkündür.

GİRİŞ

Altın ve gümüş para, çeşitli madenlerden yapılmış paralar, mal para ve itibari paralar değerini nereden almaktadır sorusu üzerinde düşünmek, günümüzde soyutlaşan paranın yani kripto sanal paranın değeri hakkında kanaat oluşturabilir. Bu anlamda paranın değeri hakkında iki teori karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan biri emek-değer teorisi, diğeri ise sübjektif değer teorisidir. Emek-değer teorisine göre bir mal ve veya hizmetin değeri, o mal veya hizmet için harcanan emeğe eşittir. Buna göre, değerin belirlenmesinde temel faktör emektir. Sübjektif değer teorisine göre ise, mal veya hizmetlerin objektif ve ölçülebilir bir değeri yoktur. Bir malın veya hizmetin değeri çeşitli sebeplerle değişebilir. İmam Muhammed’in konuyla ilgili farklı görüşleri bu anlamda günümüzde ortaya çıkan yeni para türlerini değerlendirme noktasında İslam hukukçularına bir örnek sunması açısından önem arz etmektedir. Literatür tarama yöntemi ile yaptığımız bu çalışma İmam Muhammed’in paranın değerini toplumun kabulünden aldığı yönündeki görüşlerini günümüz iktisat çalışmalarına da konu olan değer teorisi ve sübjektif değer teorisi bağlamında yorumlamayı amaçlamaktadır. Çalışmamız giriş, üç ana başlık ve sonuç bölümlerinden müteşekkildir.

1. Değer Teorisi ve Sübjektif Değer Teorisi

Altın ve gümüş para, çeşitli madenlerden yapılmış paralar, mal para ve itibari paralar değerini nereden almaktadır sorusu üzerinde düşünmek, günümüzde soyutlaşan paranın yani kripto sanal paranın değeri hakkında kanaat oluşturabilir. Bu anlamda paranın değeri hakkında iki teori karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan biri emek-değer teorisi, diğeri ise sübjektif değer teorisidir. Emek-değer teorisine göre bir mal ve veya hizmetin değeri, o mal veya hizmet için harcanan emeğe eşittir. Değerin belirlenmesindeki temel faktör emektir. Sübjektif değer teorisine göre ise, mal veya hizmetlerin objektif ve ölçülebilir bir değeri yoktur. Bir malın veya hizmetin değeri çeşitli sebeplerle değişebilir. Sübjektif değer teorisi şu şekilde açıklanmıştır: “Sübjektif değer teorisi ekonomik mal ve hizmetlerin değerinin onların üretiminde kullanılan faktörlerin doğası ya da emek miktarından değil, fakat tüketicinin/alıcının kendi amaçlarının gerçekleştirilmesi ve ihtiyaçlarının tatmininde bu mal ve hizmetlere isnat ettiği önem ve faydadan doğduğunu öne süren teoridir.” Sübjektif değer teorisi içerisinde yer alan “kendiliğinden değeri olma” kavramı üzerinde durmak gerekir. Altın ve gümüş gibi paraların para olmaları, bu madenlerin kendiliğinden bir değere sahip olmalarından kaynaklanmaktadır görüşünün aksine, altın ve gümüşe değer atfedenlerin insanlar olduğu belirtilmektedir. Altın ve gümüşe olan talebin, söz konusu madenlerin değerini etkilemesi, bu madenlere değerin insanlar tarafından verildiğine örnek olarak gösterilmektedir. Dolayısıyla sübjektif değer teorisine göre bir mala talep olmazsa o malın değeri de olmaz. O malın piyasada çok az bulunuyor olması, meydana gelmesinde harcanan emeğin miktarı gibi faktörlere bakılmaz. Bu bağlamda altın ve gümüşün değerinin belirlenmesinde insanların güven duygusu gibi çeşitli faktörlerin ön plana çıktığını söylemek mümkündür.

2. Paranın Toplum Tarafından Kabulü Meselesi ve Fukahanın Görüşleri

İktisadî açıdan genel kabul özelliği hem iktisatçılar hem de fakihler tarafından önemli bir vasıf olarak kabul edilmektedir. Bu özellik, genelde madenî para sistemlerinin uygulandığı dönemlerde aranan bir özellik olmuştur. Para konusunun temel fıkıh eserlerinde “nukud”, “nakd” ve “semen” kavramıyla ifade edildiğini ve genelde “semen” kavramı etrafında şekillendiğini söyleyebiliriz. Semen kavramı, İslâm bilginleri tarafından bir şeyin semeniyetinin ve değerinin aynı mı yoksa farklı mı oldukları ve bir şey semeniyetini nasıl kazanır gibi birçok yönüyle tartışılmıştır. Fakihlerin para kavramına yaklaşımlarını genel olarak ele aldığımızda, iki kavram karşımıza çıkmaktadır: “Hilkaten” (yaratılış itibariyle) para ve “ıstılahen” (örfen) para kavramlarıdır. Altın ve gümüş, hilkaten para (semen) kabul edilirken, galib-i ğışş ve fülüs gibi paralar ıstılahen para (semen) olarak kabul edilmektedir. Yaratılışları itibariyle kendinden değerli olan altın ve gümüş gibi malların para olmaları hususunda fakihler arasında görüş birliği bulunmaktadır. Bu madenlerin dayanıklı, nadir, bölünebilir, işlenmeye müsait olması ve değerlerini uzun süre koruması, aslî para olarak kabul edilmelerinde belirleyici olmuştur. Istılahen, yani örfen para kabul edilen şeylerin gerçek anlamda para olup olmadığı hususunda farklı görüşler vardır. İmam Muhammed’in görüşüne göre, felslerde (altın ve gümüş dışındaki paralar) bulunması gereken ıstılah (örf) yani genel kabul görme özelliği bütün paralara atfedilebilir. Günümüz paralarında devlet tarafından güvence ve garanti verildiği için bu özelliğe ihtiyaç olmadığı belirtilmektedir. Ancak devlet bir şeyi toplum tarafından kabul gördüğü için mi para olarak dayatır, yoksa devlet dayattığı için mi o şey para olur konusu tartışmalıdır. İktisatçılar arasında bu minvalde tartışmalar olmuş ve bazıları paranın para olma özelliğini maddesinden değil, halk arasındaki açık veya kapalı bir anlaşmadan aldığını belirtmiştir. Paranın toplum tarafından genel kabul görmesi devlet eliyle de olabilir. Önemli olan, paranın para olma vasfını devletten veya kanundan alabileceği gibi, toplumun genel kabulünden de alabilmesidir. Tarih boyunca toplumlar genelde bir şeye paralık vasfını kendileri yüklemiş ve mübadele işlemlerini gerçekleştirmiştir. Devletler, toplumlar bir şeyi para olarak kabul ettikten sonra, o parayla ilgili gerekli yasal düzenlemeleri yapmıştır. Dolayısıyla, paranın genel kabul görme özelliğinin büyük oranda toplum kaynaklı olduğunu söylemek mümkündür. Günümüzde ortaya çıkan veya gelecekte çıkacak olan para türlerini anlamlandırmada bu hususun önemi büyüktür. Kripto sanal paralar dikkate alındığında, bu tür paraların toplumun genelinde kabul görmediği düşünülebilir. Ancak bu paraların henüz yeni bir olgu olması, tam olarak bilinmemesi, kullanımının belli teknolojik olanaklarla gerçekleştirilebilmesi, henüz oturmamış bir piyasasının olması ve haklarında çıkan olumsuz haberlerden kaynaklı endişeler dikkate alındığında, toplumun bu tür paraları ilk günden topluca kabul etmesi beklenemez. Bu çeşit paralar genel kabul görmese bile Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’un felslerin semeniyeti konusundaki görüşlerini burada esas alabiliriz. Bu görüşe göre altın ve gümüş dışında, yani aslî paralar dışında bir para olan felslerin semeniyet vasfının ortaya çıkması veya sonlanması akdin taraflarının (akideyn) kabulüyle meydana gelmektedir. Ticari bir işlemde herhangi bir şeyi mübadele aracı olarak kullanmayı kabul eden kişiler arasında o şey para olabilir. Bir şeyin toplum tarafından para olarak kabulünün iki şekilde mümkün olduğunu belirtmiştik. Bunlardan biri, devletin bir şeyin para olarak kullanılmasını emretmesidir ki o şey artık genel kabul görme özelliğine sahip olur. Diğeri ise toplumun zamanla bir şeyi alışverişlerde ve diğer işlemlerde kullanması, zamanla bu şeye güven yüklemesi ve sonuçta bu şeyi para olarak kabul etmesidir. Bu süreç genellikle uzun zaman alır. İlerleyen zamanlarda toplumların bu tür paraları tüm ticari faaliyetlerinde kullanma ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır. Kripto sanal paraları günümüzde para olarak kabul eden devletlerin varlığı bilinmektedir. O halde kripto sanal paraların devlet eliyle genel kabul görme özelliğine sahip olduğunu söyleyebiliriz.

3. İmam Muhammed’in İktisadi Görüşleri ve Bu Görüşlerin Sübjektif Değer Teorisiyle Münasebeti 

İmam Muhammed’e göre, ıstılahen para (semen) kabul edilen şeyler, -ıstılahta para olma durumları devam ettiği sürece- altın ve gümüş gibi hilkaten para (semen) kabul edilen paralar gibidir. İmam Muhammed’e göre bey’ akdinde semen olarak felsler kullanıldığı takdirde, felslerin altın ve gümüşte olduğu gibi tayin ile taayyün etmeyeceğini, felslerin birbirleriyle mübadelesinde ise sarf hükümlerinin cari olacağını görmekteyiz.13 Bu görüşe göre felslerle - altın ve gümüş para olan dinar ve dirhemde olduğu gibi- selem caiz değildir.14 İmam Muhammed’in felsleri râyic oldukları müddetçe altın ve gümüş hükmünde ele aldığını söylemek mümkündür. Bu görüşe göre, felsler râyic oldukları müddetçe tayin ile taayyün etmezler. Felslerdeki semeniyetin (para olma durumu/paralık vasfı) sübutu ve sona ermesi akdin taraflarının kabulüne değil, toplumun kabulüne (ıstılahına) bağlıdır.15 Altın ve gümüş dışındaki paraların para vasfını kazanmasını, toplumun onları para olarak kabul edip ticari faaliyetlerinde güven içerisinde kullanmalarına bağlamak mümkün görünüyor. Günümüzde kullanılan gerek kâğıt paralar gerekse kaydî para ve dijital paraların, yukarıda yer verdiğimiz ıstılahen (örfen) para kapsamına girdiğini söylemek mümkündür. Günümüzde kullanılan para türleri altın ve gümüşten farklı bir para türü olduklarına göre, İmam Muhammed’in altın ve gümüş dışındaki paralar (felsler) hakkındaki yorumunu buraya taşıyabiliriz. Eğer felsler semeniyetlerini toplumun kabulünden alıyorsa, günümüzde ortaya çıkan, ticari işlemlerde kullanılan ve kullanıcıları tarafından kabul gören kripto sanal paralar da bu bağlamda değerlendirilebilir. İmam Muhammed’in paralara yaklaşımı, sübjektif değer teorisi bağlamında düşünülebilir. Çünkü İmam Muhammed, öz değeri sebebiyle para kabul edilen değerli maden paralar dışındaki öz değere sahip olmayan paraları toplumun verdiği değere göre ele almış ve bu bağlamda hüküm inşa etmiştir. İmam Muhammed’in para türlerinin öz değeri ne olursa olsun, toplum tarafından o paraya verilen değerin ve yaygın kullanımın esas olduğu noktasında bir düşünce temelinde hareket ettiğini söylemek mümkün görünüyor.

SONUÇ

Bu çalışmada, İmam Muhammed’in altın ve gümüş dışındaki para türlerine ilişkin görüşleri, günümüz iktisadi teorileriyle karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. İmam Muhammed’in paranın değerini toplumun kabulünden aldığı yönündeki yaklaşımı, sübjektif değer teorisiyle uyumlu bir perspektif sunmaktadır. Bu bağlamda, çalışmamız, İslam hukukçularına ve iktisatçılara, paranın değerini belirlemede toplumsal kabulün önemini vurgulayan bir bakış açısı kazandırmayı amaçlamaktadır. Çalışmamız, günümüzde özellikle kripto paralar gibi yeni ortaya çıkan para türlerinin değerlendirilmesinde, İmam Muhammed’in görüşlerinin rehberlik edebileceğini göstermektedir. Kripto paraların değeri, emek-değer teorisinden ziyade, sübjektif değer teorisiyle daha iyi açıklanabilmektedir. İmam Muhammed’in toplumsal kabul ve yaygın kullanım temelinde para değerini belirlemesi, modern iktisadi yaklaşımlarla da örtüşmektedir. Bu çerçevede, İmam Muhammed’in iktisadi görüşleri, modern ekonomik sistemlerde ortaya çıkan yeni para türlerinin değerlendirilmesinde önemli bir referans noktası sunmaktadır. Kripto paraların ve diğer yeni para biçimlerinin değerinin belirlenmesinde, toplumsal kabul ve yaygın kullanımın kritik önemde olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, İmam Muhammed’in yaklaşımını modern iktisadi teorilerle ilişkilendirerek, İslam iktisadı alanında yenilikçi ve uygulanabilir çözümler sunmayı hedeflemektedir. Gelecekteki araştırmalar, İmam Muhammed’in sübjektif değer teorisine dayalı görüşlerinin, dijital ve kripto paralar bağlamında daha derinlemesine incelenmesini ve bu bağlamda İslam hukukunun modern finansal araçlarla nasıl entegre edilebileceğini araştırabilir. Bu çalışma, İmam Muhammed’in perspektifinden yola çıkarak, yeni finansal enstrümanların İslam hukukundaki yeri ve geçerliliği konusunda daha geniş bir tartışma başlatmayı amaçlamaktadır.

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0